Küf
Kimliklerimizi çamaşır ipine asıp oradan öylece çıkıp gitmişiz. Yaşamın akıl almaz düzeneğinde var olma içgüdüsüyle, uzaktan yakından ilişkimizi sorgulamamıza dahi olanak sağlanamayan toplum baskısından, bir süreliğine uzaklaşmak için yapamayacağımız hiçbir şey yoktu. Tıpkı gözlerini kısmış, odaklandığı avına adım adım yaklaşmakta olan ve bundan asla caymayacak bir pars gibi. Değiştiremeyeceğin gerçek ve düş arasında koşullanmaya tabii tutulmuş varlıklara gösterebileceğin tek olası sahicilik de, senin esas karakterize edilmiş benliğin olacaktır. Değişenin sen olduğunu, kendilerine benzetme çabasında oldukça ısrarlı olacak etrafındaki fanilere müsemma göstermek, seni sonu belli olmayan dipsiz kuyuya atmak kadar canice olacaktır. Öyle ki karşınıza çıkacak, karakterlerini yaşadıkları yasalara uyarak, ilişkilerini tanzim eden insanlar topluluğu altında vaziyetlerini bir avuç toprakla yetinerek kapamış, kuytu köşelerde karanlıklar içinde gizliliklerini devam ettirenler, sizlerin sisteme karşı birer kaçık olduklarınızı düşüneceklerdir. Bu vaziyette yapacaklarınızı bir boyunduruk altına girmeden, hakiki ve hakkaniyetli yaşama arzusuyla, yalnız veya yoldaşlarınızla yola koyulmanıza engel olabilecek olası durumlara göz yummayarak büyük bir hiyerarşik sistemi yıkmış olacaksınız. Ardından gelen sert ve acımasız eleştirilere maruz kalma, sizlerin doğru yolda ilerlediğinizi göstermiş olacaktır. Tüm bu olası durumları göz önünde bulundurarak maruz kalacağınız ötekileştirilmeyi kabul etmelisiniz. İnsanlar kendisinden farklı olan her şeyi ötekileştirdiği gibi, sizler de sisteme meydan okumuş birer ‘öteki’ olmaya mahkum kılınacaksınız. Onların mahkum anlayışı, sizlerin özgürlüğü olacak. Aynı çeşmeden ağzınızı dayayıp su içmeyecek kadar öteki olsanız da, ulaştığınız noktada zafer çığlıklarınız bedeninizi su kadar saf ve temiz kılacak. Tıpkı Yuhanna’nın da dediği gibi; ‘Benim vereceğim su, içende sonsuz yaşam için fışkıran bir pınar olacak.’
BİR CEVAP YAZ